ARAMADAN BULANLAR, SANATÇILAR…
Daha önce sanat üzerine yazdığım yazılarımda, sanatın öyküsünden söz etmiştim. Her ne kadar sanatı anlatmayı çalışmış olsam da, aslında sanatçı terimini anlamadan sanatı anlamamız çok zor. Bu sebepten bugün sanatçı konusuna değinmek istiyorum.
Peki sanatçı kimdir? Kimlere sanatçı diyebiliriz?
Sözlük anlamıyla ifade etmek istersem, kendinde var olduğunu anladığı sanatsal kapasitede yapıt veren kişiye sanatçı diyebilirim. Sanatçı, yeteneğini bilgi, beceri ve eğitimi kullanarak ürün verir. Üretsin veya üretmesin, hayatı boyunca üretim sancısı çeker. Söylenmemişi söylemek, çizilmemişi çizmek, yapılmamışı yapmak ister. Asla yetinmez.
Gerçek bir sanatçı, eserine bakıldığı zaman duyguları karşı tarafa geçirebilendir. Bu anlamda, hayatını hissederek sürdürebilendir. Sanatını icra ederken asla bir sanat eseri üretme kaygısı ile yapmaz. Kendine özgü estetik bir dille duygularını ifade eder ve sonrasında bu ifade şekli sanata bürünmüş olur.
Sanatçının en büyük motivasyonu, yaptığı bir esere sonrasında dönüp baktığında “içime sindi” diyebilmek, bunun getirdiği tatmin hissi ve eğer beğenilirse insanlardan duyacağı güzel sözlerden ibarettir. Öncelikle, sanatı kendini anlatmak için var eder.
Sanatçı tanımını kısa bir şekilde özet geçtikten sonra, tüm bu özelliklerinin ötesinde sanatı, üretmeyi, estetiği kendine amaç edinmiş ve bu yoldaki kararlılığı ile hayatında birçok ödünler vermiş, yine de yılmamış, sanatı gerçek bir aşka çevirmiş bir sanatçıdan söz etmek istiyorum.
Deniz Öner…
Hacettepe Üniversitesi Seramik Bölümü mezunu. Aynı zamanda dünyanın sayılı fotoğrafçılık okullarından biri olan Speos Paris fotoğraf okulundan mezun bir fotoğraf sanatçısı. Hala Hacettepe Üniversitesi’nde yüksek lisansına devam ediyor. Cerrah bir baba, eğitimci bir annenin üçüncü ve en küçük çocuğu. Ailedeki diğer bireyler gibi kariyer sahibi bir insan olarak yetiştirilmek isteniyor. Oysa Deniz’in içindeki sanat ruhu buna izin vermiyor ve asıl hikaye bundan sonra başlıyor.
Devamını kendisi anlatsın istedim. Bu sebeple yazım kendisiyle karşılıklı sohbet şeklinde devam edecek.
-Öncelikle hikayeni anlatmama izin verdiğin için teşekkür ediyorum. Senin sanata olan azmin ve aşkın bana ilham verdi ve İstedim ki başka insanlara da ilham versin.
-Sanat hikayemi paylaşmaya değer gördüğün için çok teşekkür ederim.
-İlk giriş sorum şu olsun. Şu anda neler yapıyorsun?
-Şu an İngiltere merkezli bir marka ile çalışıyorum. Moda fotoğrafçılığı yapıyorum. Ayrıca yüksek lisansımı tamamlamak için çaba gösteriyorum.
-İçindeki sanat aşkını nasıl ve ne zaman keşfettin?
-İlkokul döneminde resme olan ilgim ortaokulda daha çok ortaya çıktı.
-Hikayeni senden dinleyebilir miyiz? Anlatmak istediğin kadarıyla… Sanat uğruna nelerden vazgeçtin ve sonrasında nasıl zorluklar yaşadın?
Aslında sanata olan ilgim çok daha eskiye dayanıyor. Dedem bir seramik sanatçısıydı ve hayranlıkla izlediğim bir adamdı. Liseyi aile baskısı ile İngilizce bölümünde okudum. Aynı baskı ile üniversiteyi de İngilizce öğretmenliğinde devam ederken 3. Sınıfta okulu bırakma kararı aldım ve ailem tarafından dışlandım. Güzel sanatlar fakültesinde okumak için bir çok zor süreç yaşayıp okulu kazandım. Bu zorlu süreçte günde bir kaç işte çalışıp arta kalan zamanlarda da güzel sanatlar fakültesi yetenek sınavı için hazırlık yaptım. Yaklaşık 2 yıl ailemle iletişim kurmadan zamanımı geçirdim 🙂 Üniversite eğitimimi tamamladıktan sonra da vatani görevimi yapma kararı aldım fakat asıl zorlu süreç o zaman başladı. Görev yaptığım dağ karakoluna yapılan baskın sonrasında 17 kardeşimi kaybettim. Ben ve bir kaç arkadaşım yaralı olarak kurtulduk. Sonrasında fiziksel tedavi ve ardından ruh ve sinir hastalıkları hastanesinde kaldım uzunca bir süre. Hastanede kaldığım dönemde fotoğrafla tanıştım ve bir süre sonra uzun araştırmalar sonucunda keşfettiğim Speos Paris fotoğraf okulunda moda fotoğrafçılığı eğitimimi tamamladım.
-Sanat zihinde başlar diyoruz ya hani, senin sanatı sadece zihninden yaşadığın bir süreç var. Bunu nasıl başardın?
-Sanatı zihnimde tam olarak yaşadığım süreç hastane dönemim. Kendime zarar vermemden çekindikleri için kalem kağıt vermiyorlardı ve ben de çözüm olarak gözlerimi kapatıp hayali bir şekilde resimler yaptığımı düşünüyordum. Fotoğrafla tanışmam da tam olarak bu süreçte başladı. Hayalimdeki çizimler fotoğraflara dönüşmeye başladı. İfade etme biçimi olarak daha çok ilgimi çekti.
– Fotoğraf sanatı üzerine, adeta Rönesans tablosunu andıran çok başarılı çekimlerin olduğuna bizzat şahit oldum. Gelecekte bu başarını nereye taşımak istiyorsun? Sanattan beklentilerin neler?
Yüksek Lisans yapma kararımın başlıca sebebi akademisyen olmak ve sonrasında yeni nesil sanatçılara bilgimi aktarmak. Fotoğraf sanatı konusunda gelecek için birikim yapıyorum. Gerçekten izlenmeye değer fotoğraflar ürettiğimde ve kendimce yeterli sayıya ulaştıklarında sergilemeyi düşünüyorum.
Deniz her ne ne kadar hikayesini çok yalın ve net anlatmış olsa da satır aralarında yaşanmış çok fazla emek, zorluk, azim ve isyan var. Sanata olan aşkında hep kararlı davranmış. Sanat okulunda okumak uğruna yaşadığı zorlukları, sanata olan inancı ile hep aşmayı başarmış. Hayat ona her defasında biraz daha ağır bir yük yüklemiş ama yılmadan yolunda ilerlemiş. Elinde bir kalemi bile olmadığı, ruhen ve fiziksel olarak bitkin düştüğü anlarda bile sanata sarılmayı ihmal etmemiş. Uzun bir süre sadece zihninde yaratabileceği sanatı uğruna, kaybolmaktan korkmamış, açlıktan çekinmemiş. Üstelik, dünyanın ona sunduğu zorlukları tecrübe etme hakkını sorgulamaksızın…
Bazı insanların ruhlarında kapanmayan yaralar vardır. Bu yaraları doktorlar iyileştiremez. Çoğu zaman anne- baba, çevresi de kapatamaz. Yapılabilecek tek şey, yüce estetik düşüncelerle insanların ortak duygularını eser haline getirmektir. Yani yaralarını estetize ederler ve en hassas ve güzel ölçülerle bizlere iletirler. Derin bir güç ve sevgiyle hepimizi aynı duygulara yoğunlaştırırlar. İşte biz buna gerçek sanatçı diyoruz. Çünkü onlar bize bizi anlatanlardır.
- “Biz sanatçılar yıkılmayız ve sanatımızı icra etmek için herşeye gücümüz yeter; bir hapishanede, hatta bir toplama kampında, hücremin tozlu zeminine ıslak dilimle resim yapmak zorunda kalsam bile.” – Pablo Picasso
-Nice Denizler tanımak, hayatlarından, sanatlarından, azimli, güçlü ve kararlı duruşlarından ilham almak ümidiyle, sevgiler…
Feryal Bayram
Gözlerimi kapatıp çok zaman hayaller kurmuşluğum olmasına rağmen bunu nasıl sanata çeviririm diye eşlemedi zihnim. Deniz ile olan bu sohbette zihnimde saklı olan bir odanın daha anahtarını bana verdin.
Her zamanki gibi seçtiğiniz konular sanatseverler ve içlerinde sanat tutkusu olan potansiyel kişilere ışık oluyorsunuz isminiz gibi.
Bu yazınız bende insanoğlunun iç dünyasına içindeki gerçek potansiyeli çıkartmak için bir bedel bir acı bir zorluk görmesi gerekiyor dikenli yollarla dolu. Bir tohumun filizlenmesi saklı güzelliklerin hep en zorlu yolların sonunda olmasi. Dağların zirvesinden görünen manzaranın aşağıdaki den daha güzel olması ama hepsi için bir emek bir zorluk bir bedel odememiz gerekiyor.Hiçbir sahaeser değerli sanat eseri kolay ortaya çıkmamış.
Siz Deniz bey gibi birçok saygı değer sanatçılar o yüzden çok değerli Siz bu güzel çalışmaları bize sunduğunuzda biz sonunu görüyoruz. Ama o fotoğraf o çizim o heykel o hale gelebilmesi için kimi sevdiklerinden uzak kalmış sağlık problemleri ile maddi manevi zorluklar yaşamış. Uzun lafın kısası sanatçı olacaklara sözüm fedakarlıklar yapmak gerekiyor. Yaptığı çalışmada duygularını hissettiğimiz çalışmaların Sanatçılarının da kıymetini bilip baş tacı etmemiz gereken değeri göstermemiz lazım