Tarihi Yakın, Tarifi Zor
Bir iç sıkışıklığı işte! Nasıl anlatsam? Bu sıkışıklığın tarifi zor ama tarihi çok yakın. Daha az evvel de hissettim onu iliklerime kadar. Pandemi ile adını koydum. Belki daha önce tanışmış olabiliriz. Belki beni gözüne kestirdi. Evet evet, beni seçti. Neden bu kadar uzun sürdü anlamıyorum? İki senedir bekliyorum, gidecek diye. Arkasından su bile dökerim, sadece beni iki saat rahat bıraksın diye! Ah ne de zormuş. Bitmedi gitti işte. Pandemi yavaş yavaş sona eriyor, bu iç sıkışıklığım bir türlü sona ermiyor. Hapishanedeki demir parmaklıklar eksik bir. İçimdeki tel örgülerinden bir türlü firar edemiyorum.
(05.02.22)
Yine yaz geldi, geçen sene de gelmişti. Bir önceki sene de… Hani yaz gibi olsa, bir mevsim olsa şu iç sıkışıklığı, gelse, sürse ve gitse. En azından katlanabilirim. En azından bilirim şu zamanda bitecek. O kadar bilinmez ki. O kadar işlemiş ki içime. Ne olduysa şu iki senede oldu. İçimde sıkıştı sıkıştı en sonunda tıkıştı öylece kaldı herhalde. İçimdeki sandığın anahtarını bulamıyorum.
(20.05.22)
Acaba onunla yaşamayı çok mu yakıştırdım kendime? Ya da bir beden bol gelse de miras işte… Zaten yıllarca, iç sıkışıklığı ile yaşayınca, iyi hissetmeyi telafi etmek kolay olmayabiliyor. Şimdi fark ediyorum biliyor musunuz? “Telafi etmek kolay olmayabiliyor” dedikten sonra, tarifi zor olan bu durumu, nasıl da hapsetmişim? Üzerine bin bir kilit vurmuşum sanki. Sanırım iç sıkışıklığını özgür bırakmakla başlamalı. Özgür bıraktığımda, bu sıkışıklığın boşluğuna alan açılacak. Böylece, tarifi zor dediğim o his, iliklerime kadar hissettiğim o his, beni gözüne kestirmekten vazgeçecek. Beni seçti diyordum hep. Acaba bu zamana kadar ben, neden seçmedim ona alan açmayı? İlk önce alan açsam hiç de fena olmaz. Onun varlığı ile kucaklaşsam ve onunla birlikte yol alsam.
(22.06.22)
İki ay kadar zaman geçti. Bu radikal seçimi yaptığım için çok memnunum. Neden biliyor musunuz? Fark ettim, çok şey fark ettim hemde. Bu zamana kadar onun beni seçmesine izin veren benmişim ve iç sıkışıklığının hayatımda bir işlevi varmış. Bir oraya bir buraya yaprak misali savrulurken (geçmiş ve gelecekle çok meşguldüm o zamanlar.) Sanki “şimdi” ile yeniden tanışıyorum. Hayatın “şimdisi” de varmış. Tekrar fark ediyorum. Ve nihayetinde bunu fark ettiğimi fark ediyorum.
(23.08.22)
Sonra da yazdı, hep yazdı aslında. Bırakır mıydı bu farkındalık artık onu? Tekrar iç sıkışıklığı yaşamadı mı? Yaşadı elbette. Ama onu yaşadığını fark etti. Aslında YAŞADIĞINI fark etti. En önemlisi de bu olsa gerek. Yaşadığını fark edersen, içinde olumlu, olumsuz, iyi, kötü, artı, eksi her şeye alan açmış oluyorsun. Alan açtığın için radar sistemi kurabiliyorsun. Ne yararlı, ne zararlı? Öyle içeriye girenler elini kolunu sallayıp giremiyor. (: Böylece tam da o an, seçim yapabilme ve karar alabilme imkanı sunuyorsun kendine. Belki tam da bu satırları okurken “iç sıkışıklığı” dediğimiz ama tarifi zor olan o hissi sen de zaman zaman yaşadığını fark ettin. Gördün mü bak? Fark etmek ile başlar ve yine fark etmek ile son bulur yaşam.
** Zamane kurgusu.
Uzm. Klinik Psikolog Avşar SÖZMEN
<3