Yazar: Av. Mehmet Şah ÇELİK

TAYF Uluslararası Kısa Film Festivali Başlıyor

TAYF Uluslararası Kısa Film Festivali Başlıyor, Festival Yeniden Kapılarını Açmaya Hazırlanıyor

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Sinema Genel Müdürlüğü katkılarıyla, Tayf Kültür Sanat Derneği tarafından 15-18 Nisan 2024 tarihleri arasında düzenlenecek olan TAYF Uluslararası Kısa Film Festivali; yeniden sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanıyor.

Festival Direktörlüğünü Doç.Dr.Nagihan Çakar’ın yaptığı 2024 yılında üçüncü defa gerçekleştirilecek olan TAYF Uluslararası Kısa Film Festivali için Çakar’a festivalle ilgili tüm merak edilenleri sorduk. 

Festival Direktörü Olarak Festivalin Hedefleri Hakkında Neler Söylemek İstersiniz

Kısa film festivallerinin genel hedefleri arasında yeni ve bağımsız yönetmenlere çeşitli olanaklar sağlamak, kısa film kültürünü desteklemek, yaratıcılığı ön plana çıkarmak, seyircilere farklı bakış açıları sunmak ve genel olarak kısa film alanına katkıda bulunmak yer alır. Ayrıca, bu festivaller genellikle sanatsal başarıyı ödüllendirerek, kısa filmleri izleyici ile buluşturarak ve sinemaya ilgiyi artırarak film yapımcılarına motivasyon sağlar. Her festivalin belirli hedefleri farklı olabilir, ancak belirtmiş olduğum bu genel amaçlar düzenlenen kısa film festivallerinde yaygındır. 

Geçen yıl olduğu gibi bu sene de olabildiğince çok sayıda insana ulaşmak, olabildiğince çok sayıda filmin gösterimini sağlamak ve festival kapsamında yaptığımız etkinliklerle konuklarımıza, öğrencilerimize ve  kısa film üreten yönetmenlere ilham kaynağı olarak, kısa film üreticilerinin eserlerini sergileme fırsatı sunmak hedeflerimiz arasında yer almaktadır.

Kısa film festivalleri aynı zamanda çeşitlilik ve kültürel alışverişin teşvik edilmesi, yeni hikayelerin ve bakış açılarının keşfedilmesi, film yapım süreçlerine dair bilgi paylaşımı, sektör profesyonelleri ve film tutkunları arasında ağ oluşturulması gibi hedeflere de odaklanabilir. Ayrıca, genç yeteneklere destek sağlamak, film çeşitliliği artırmak ve izleyicilere estetik açıdan zengin deneyimler sunmak da festivallerin hedefleri arasında yer almaktadır.

Festivalin Gelecek Vizyonu Hakkında Neler Söylemek İstersiniz

Gelecekte kısa film festivalleri, dijital teknolojilerin ilerlemesiyle birlikte çevrimiçi platformlarda daha geniş bir kitleye ulaşabilir. Sanal gerçeklik ve artırılmış gerçeklik gibi teknolojilerle etkileşimli film deneyimleri sunma veya sürdürülebilirlik konusunda daha fazla çaba gösterme gibi inovasyonlar da bekleniyor. Ayrıca, festivaller, çeşitliliği artırmak ve daha geniş kitlelere erişim sağlamak için küresel iş birliklerini teşvik edebilir. Bu gelişmeler, kısa film festivallerini daha çeşitli, erişilebilir ve etkileşimli kılabilir. Biz de her yıl festivalimizi bu bağlamda güncelleyeceğiz. 

Festivaliniz kısa zamanda yoğun bir ilgiyle karşılandı, festivale iki yıldır rekor sayıda katılım gerçekleşti. Siz bu ilgiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Festivalimiz ilk yılından itibaren yoğun bir ilgi ile karşılandı, festivalimize dünyanın her yerinden 4 farklı kategoride film başvuruları geldi.  2022 yılında 3227 film, 2023 yılında toplam 3221 film başvurusu oldu. Bu yılda aynı şekilde yüksek sayıda başvuru bekliyoruz başvurular 5 Şubat 2024 tarihine kadar devam ediyor.

Öncelikle festivalimizin içeriğine ve organizasyonuna son derece özeniyorum ve ekibime çok güveniyorum. Bu organizasyon bir ekip işi. Ekibin her üyesi alanında uzman, tecrübeli ve güçlü iletişim ağlarına sahip. Bu özenli organizasyonun sinema sanatı yaratıcıları tarafından fark edildiğini düşünüyorum. Festivalde ön jüri ve ana jüri olarak bize destek veren önemli isimlerin de bu ilgide büyük payı var kuşkusuz. 

Bu Yıl Festivalin Jürisinde Kimler Yer Alıyor?

Her yıl olduğu gibi bu yıl da festivalin jürisinde Sinema ve Tv sektörünün önde gelen isimleri yer alıyor. Tayf Uluslararası Kısa Film Festivali jüri başkanlığında Yönetmen Reis Çelik yer alıyor.

Ana jüri de ise; TRT Sinema Proje Sorumlusu Mehmet Ali Karga, Oyuncu Hande Doğandemir, Yönetmen Müge Uğurlar, Oyuncu Cansu Fırıncı, Oyuncu Wilma Elles, Oyuncu/Yapımcı Selin Yeninci, Yapımcı/Karikatürist Varol Yaşaroğlu, Senarist Sema Ergenekon, Oyuncu Onur Büyüktopçu, ve Görüntü Yönetmeni Sami Soydan yer almaktadır.

Festivalin danışma kurulunda Yapımcı Cemal Okan, Tv8 Genel Müdürü Aslı Çini Yaşaroğlu bulunmaktadır. Festival Başkanı olarak da Prof.Dr. Emre Alkin yer almaktadır.

Festivalde yarışacak filmler hangi kategorilerde değerlendirilecek?

Sinemanın alt disiplinlerinden/türlerinden olan deneysel, kurmaca, animasyon ve belgesel gibi başlıklarda ödüllendirmeler yapıyoruz. Bu temaların festivale dahil edilmesiyle bir çeşitlilik ortamı yaratarak filmlerde farklı konuların işlenmesine öncülük ediyor ve farklı sorunlara ya da konulara dikkat çekerek toplumsal bilince katkıda bulunuyoruz.

Sinemaseverleri nasıl bir festival bekliyor, festival programında neler var?

15-18 Nisan 2024 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenecek. Sinemaseverleri, dolu dolu bir festival beklediğini söyleyebilirim. 

Finale kalacak olan 40 filmin üç gün boyunca gösterimleri olacak. Buna ilave olarak festival süresi boyunca, atölyeler, söyleşiler, gösterimler, sergi ve müzik dinletisi gibi pek çok sanatsal ve kültürel etkinlikler festival programında yer alacak.

18 Nisan 2024 tarihinde de gala gecesi düzenlenecek. Kurmaca, belgesel, deneysel ve animasyon olmak üzere dört kategoride toplam 12 ödül sahiplerini bulacak.

Etiketler: , , ,

2. TAYF ULUSLARARASI KISA FİLM FESTİVAL PROGRAMI BUGÜN BAŞLIYOR 

2. TAYF ULUSLARARASI KISA FİLM FESTİVAL PROGRAMI BUGÜN BAŞLIYOR 

Nişantaşı Üniversitesinin ev sahipliğini yaptığı 2. kez düzenlenen TAYF Uluslararası Kısa Film Festivaline 125 ülkeden toplam 3221 film başvuruda bulundu. Festival Jürisi tarafından kısa film festivalinde yarışacak 40 finalistin filmleri belirlendi. Festival direktörlüğünü Doç. Dr. Nagihan Çakar’ın yaptığı 24-27 Nisan tarihleri arasında Nişantaşı Üniversitesi’nde gerçekleşecek olan festivale sinema severler tarafından yoğun bir ilgi bekleniyor. Festival programı; 

24 NİSAN PAZARTESİ

12.00 FESTİVAL AÇILIŞI

FİNALİST FİLMLERİN GÖSTERİMLERİ (12.30-18.00) KURMACA, DENEYSEL, BELGESEL, ANİMASYON

SÖYLEŞİLER

12.30 ROMANDAN BEYAZ PERDEYE: MİTAT – SÜLEYMAN ARDA EMİNÇE & DOĞU YÜCEL ModeratörNagihan Çakar

14.00 SETLERDE SANAT YÖNETMENİ OLMAK –MERAL EFE YURTSEVEN & YUNUS EMRE YURTSEVEN ModeratörDeniz Ali Tatar

15.30 BİR KARAKTERİ OYNAMAK – HANDE KAPTAN & MELİH SELÇUK ModeratörDeniz Ali Tatar

17.30 DİZİLERİ VE FİLMLERİ TARTIŞMAK – GİZEM ERTÜRK & OYA DOĞAN Moderatör: Deniz Ali Tatar

25 NİSAN SALI

FİLM GÖSTERİMLERİ & FİLM EKİPLERİYLE SÖYLEŞİLER (10.00 – 18.00) KURMACA / ANİMASYON

SÖYLEŞİLER

12.30 YAPIMCININ FON BULMA YOLCULUĞU –ANNA MARIA ASLANOĞLU ModeratörDeniz Ali Tatar

14.00 OYUNCULUK PANELİ: KARİYER YOLCULUĞU – DENİZ BAYSAL YURTCU, FURKAN AKSOY, SERA KUTLUBEY, ZEYNEP TUĞÇE BAYAT (1,5 saat) ModeratörNagihan Çakar

16.00 İLK FİLM İLK YÖNETMENLİK DENEYİMİ – BARIŞ SARHAN ModeratörDeniz Ali Tatar

17.30 HİKAYEDEN SENARYOYA – ZAFER KÜLÜNK 

26 NİSAN ÇARŞAMBA

FİLM GÖSTERİMLERİ & FİLM EKİPLERİYLE SÖYLEŞİLER (10.00-18.00) BELGESEL / DENEYSEL

SÖYLEŞİLER

13.00 GÖRÜNTÜ VE SİNEMANIN İLİŞKİSİ AHMET BAYER & EMRE ÖZEL (?) / ARDA YILDIRAN md.Deniz Ali Tatar

15.30 BİR KISA FİLMİN YURT DIŞI BAŞARISI “BULUTLARDAN AŞAĞI” – CANSU BOĞUŞLU & CANSEL ELÇİN md. Deniz Ali Tatar

17.30 YÖNETMENLİK MASTERCLASS – MURAT SARAÇOĞLU (tek yapabilir ya da md. Bulalım)

27 NİSAN PERŞEMBE

YARIŞMA DIŞI FİLM GÖSTERİMLERİ (10.00-16.00)

ÖDÜL TÖRENİ (18.00 KOKTEYL / 19.00 TÖREN)

YARIŞMA DIŞI GÖSTERİM SEÇKİSİ

İZ 1’37’’ – KURMACA – Muhammet Ata Sarıboğa

GARDAŞ 19’55’’ – KURMACA – Harun Üyüklü

BAHÇELER PUT KESİLDİ 20’- KURMACA – Ali Cabbar

BRIGITTE BARDOT 14’ – KURMACA – Çağıl Bocut

MARY 20’ – KURMACA – Celal Yücel Tombul

DEUS EX MACHINA 10’52’’ – BELGESEL – Eren Aybars Arpacık

HER ŞEY YOLUNDA 20’ – BELGESEL – Muhammet Beyazdağ

HUZUR ÇİFTLİĞİ 19’58’’ – BELGESEL – Feyzi Baran

ÖZÜR 10’26’’ – ANİMASYON – Murat Can Yağbasan

THE MAZE 4’18’’ – ANİMASYON – Selçuk Ören

DÖNGÜ 14’55’’ – DENEYSEL – Esra Güzel

MEGALOPOLİS 5’35’’ – DENEYSEL – Oğuzhan Kaya

 

Etiketler: , , ,

FİKİR VE SANAT ESERLERİ HUKUKU- TARİHSEL GELİŞİMİ

FİKİR VE SANAT ESERLERİ HUKUKU- ULUSLARARASI SÖZLEŞMELERDE

Fikri mülkiyetle alakalı kanun hükmünde kararnameler gereğince milletlerarası anlaşmaların uygulama önceliği bulunmaktadır. Bir milletlerarası sözleşmenin hükmü milli mevzuata kıyasla hak sahibinin daha lehineyse, hak sahibinin ilgili sözleşmenin hükmüne dayanabilmesi mümkündür. Bunun için ilgili anlaşmanın milletlerarası mahiyette olması ve yürürlükte olması gereklidir. Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK)’nda bu konuyla ilgili bir düzenleme olmadığından Anayasa 90. madde burada da tatbik edilir[1].

  1. Bern Sözleşmesi

Bern Sözleşmesi milletlerarası alandaki ilk düzenleme olup 9 Eylül 1886 tarihinde yapılmıştır. 1908-1979 tarihleri aralığında çeşitli tarihlerde birden fazla kez değiştirilmiştir. 1908’de Berlin’de gerçekleştirilen ikinci gözden geçirme sonrası sözleşme “Revize edilmiş Bern Sözleşmesi” şeklinde anılmıştır. Sözleşmede yapılan her değişikliğin tamamen bağımsız bir sözleşmeymiş gibi taraflarca yeniden onaylanması gereklidir[2].

Sözleşmenin amacı, artistik ve edebi eser üstündeki eser sahibi haklarını muhafaza etmektir. Sözleşmenin ilk şeklinde açıkça belirtilen haklar vardır. Artistik ve edebi eserlerin; 8. maddede çevirisini yapma ya da yapılmasına izin verme, 11. maddede radyoyla yayımlanmasına ya da yayımlanan eserin telsiz-telli bütün transfer ya da hoparlör tarzı vasıtalarla umuma sunulmasına; resim, ses ya da işaret transferine yarayan sair bir araçla umuma sunulmasına izin verme hakları düzenlenmiştir.

Artistik, ilmi ya da edebi eserlerin 9. maddede gazete ya da süreli yayınlarda yayınlanmaları halinde çoğaltılmalarına, 12. maddede aranjman (düzenleme), adaptasyon (uyarlama) gibi farklı tarzlara dönüştürülmelerine, 14. maddede ise sinema yöntemiyle uyarlama ya da çoğaltılmasına ve bunların dolaşıma sokulmasına, umuma arz edilmesine ve temsil edilmesine izin verme hakları olduğu belirtilmiştir.

Edebi eserlerin 11. maddede herkese okunmasına, 2. maddede külliyat şeklinde bir araya getirilmesine izin verme hakları olduğu ifade edilmiştir. 11. maddede musiki, musikili dram ve dram eserlerinin kamuya açık yerlerde temsil edilmesine ve çalınmasına ve her çeşit araçla umuma ulaştırılmasına izin verme hakkı; 13. maddede musiki eserlerin mekanik araçlarla kaydına ve bu kayıtların mekanik vasıtalarla umum için çalınmasına izin verme hakkı bulunduğu ifade edilmiş; eserin çeşidine bakılmadan 6. mükerrer maddede yazılan manevi haklara sahip oldukları da düzenlenmiştir[3].

Türkiye, sözleşmenin Brüksel’de 1948 yılında değiştirilmiş olan halini 1951’de kabul etmiş[4]; 1979 yılında Paris’te değiştirilmiş halini ise 1995’te 4117 no.lu Yasa ile kabul etmiştir[5].

Mütekabiliyet prensibi gereğince sözleşmeye taraf olan devletler eser maliklerine milli yasalarında tanıdıkları hakları birbirlerinin vatandaşlarına da vermişlerdir. Buna göre eser sahibi ve eseri bütün taraf ülkelerde korunacaktır. Prensip, vatandaş olan eser sahibi hangi haklara sahipse aynı hakların yabancı eser sahibine de tanınmasıyla tamamlanmış olur[6].

  1. Telif HaklarıEvrensel Sözleşmesi

Sözleşme (UCC=Universal Copyright Convention) Amerika Birleşik Devletleri (ABD) hukuk düzeniyle Kıta Avrupası hukuku arasında bağ kurmak suretiyle eserlerin milletlerarası seviyede korunmasına katkı sağlamıştır. 1971’de Paris’te yenileme yapılmıştır. Sözleşmede Kıta Avrupası ülkelerinde cari olan eser maliki hakları (Droit D’auteur) ve Anglosakson ülkelerinde uygulanan Comman Law sistemindeki telif hakları (copyright) mefhumları harmanlanarak müşterek paydada birleştirilmiştir[7]. Sözleşmede şekil koşulları getirilmiş, telif hakkı sahipliği anlamında © simgesi kullanılmıştır. Türkiye sözleşmeye taraf olmamıştır.

  1. Roma Sözleşmesi

1961 yılında imzalanan Roma Sözleşmesi yayın kuruluşlarını, fonogram yapımcıları ve icracı sanatçıları korumaya yönelik bağlantılı haklara dair yapılan ilk milletlerarası sözleşme niteliğindedir. Türkiye sözleşmeyi 4116 no.lu Yasa ile 1995’te kabul etmiştir[8]. Sözleşmedeki haklar FSEK’in 80. maddesine yansıtılmıştır. Sözleşmedeki koşulları sağlayanlar (P) işaretini kullanabileceklerdir.

  1. Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü Sözleşmesi

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) Stocholm’de 1967’de fikri hakları evrensel anlamda korumak amacıyla kurulmuştur. Devletler arasında işbirliği yapılarak fikir haklarını korumak ve bu haklara saygı duyulmasını sağlamak maksadıyla hareket edilmiştir. Örgüt, fikir haklarına dair idari ve hukuki düzenlemeler içeren çok taraflı sözleşmelerle meydana getirilen fikri hak birliklerini koordine etme vazifesini de yürütmektedir. Örgüt fikri hakları korumak maksadıyla milletlerarası kaideler oluşturulması hususunda faaliyetler üzerine yoğunlaşmıştır[9].

Elektronik ortamlarda ticari ve iktisadi çalışmaların dijital şekilde yapılması sebebiyle oluşan problemlere ve fikri haklara aykırılıklara çözüm bulabilmek amacıyla WIPO tarafından Cenevre’de 20.12.1996’da WIPO Fikri Haklar Anlaşması yapılmıştır. Anlaşma bugün, fikir ve sanat eserleriyle alakalı milletlerarası sahadaki son metin niteliğindedir[10]. Anlaşmada bilgisayar programlarıyla veri tabanlarının tanımlamaları yapılmış, teknolojik usuller ve korumaya dair yükümlülükler belirtilmiştir. Türkiye anlaşmayı 1975’te kabul etmiştir[11].

  1. Dünya Ticaret Örgütü

15 Aralık 1993’te Uruguay Round görüşmeleri neticesinde yapılan Dünya Ticaret Örgütü (WTO=DTÖ) Kuruluş Sözleşmesi IC no.lu eki TRIPS (Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Sözleşmesi) Fas’ta 1994’te imzalanmıştır. TRIPS, WTO Sözleşmesinin vazgeçilmez bir parçası olup amacı fikri haklar hususunda milletlerarası ahenk sağlamaktır. Bu yüzden mevcut sözleşmeler geçerliliğini korumakla beraber bunlara ilave düzenleme yapılmıştır.

Sözleşme ile korunmaya çalışılan haklar için önce üye ülkelere taahhüt verdirilmekte, sonrasında taahhüde aykırı davrananlara müeyyide öngörülmektedir[12].

TRIPS sayesinde farklı hukuk sistemleri entegre edilmekte ve milli hukuklarda birlik sağlanmaktadır[13]

Av. Mehmet Şah ÇELİK

[1]                      Sami Karahan / Cahit Suluk / Tahir Saraç / Temel Nal, Fikri Mülkiyet Hukuku’nun Esasları, 2. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2009, s. 29.

[2]                      Tekinalp, a.g.e., s.68.

[3]                      Ord. Prof. Dr. E. Hirşt, http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/38/245/2180.

[4]                      Resmi Gazete Tarihi (R.G.T): 02.06.1951, Sayı(S): 7824.

[5]                      R.G.T.: 12.07.1995, S.: 22341.

[6]                      Tekinalp, a.g.e., s. 68.

[7]                      Yazıcıoğlu, a.g.e., s. 36.

[8]                      Erel, a.g.e., s. 41.

[9]                      Yaşar Özbek, Dışişleri Bakanlığı Hukuk Müşaviri http://www.mfa.gov.tr/dunya-fikri-mulkiyetorgutu.tr.mfa. (erişim tarihi: 10.06.2021).

[10]                    Yazıcıoğlu, a.g.e., s. 40.

[11]                    Ali Orhan / Cahit Suluk, Uygulamalı Fikri Mülkiyet Hukuku C.II, İstanbul 2005, s. 49

[12]                    Akın Beşiroğlu, Düşünce Ürünleri Üzerinde Haklar, Beta Yayınları, İstanbul, 2004, s. 44.

[13]                    Yazıcıoğlu, a.g.e., s. 42.

LAW OF IDEAS AND WORKS OF ART – IN INTERNATIONAL CONTRACTS


In accordance with the decree laws on intellectual property, international agreements have priority in implementation. If the provision of an international contract is more favorable to the right holder compared to the national legislation, it is possible for the right holder to rely on the provision of the relevant contract. For this, the relevant agreement must be of an international nature and be in force. Since there is no regulation on this issue in the Law on Intellectual and Artistic Works (FSEK), Article 90 of the Constitution is applied here as well.

A. Bern Convention


The Bern Convention is the first regulation in the international arena and was made on September 9, 1886. It has been changed more than once on various dates between 1908-1979.

After the second revision held in Berlin in 1908, the convention was referred to as the “Revised Bern Convention”. Any amendment to the contract must be re-approved by the parties as if it were a completely independent contract.
The purpose of the contract is to protect the rights of the author on the artistic and literary work.

There are rights that are clearly stated in the first form of the contract. Artistic and literary works; Translating or allowing it to be translated in Article 8, broadcasting by radio in Article 11, or making the published work available to the public by all radio-wire transfer or loudspeaker-style means; the right to allow it to be presented to the public by any other means for the transfer of pictures, sounds or signs.

Artistic, scientific or literary works are reproduced in Article 9 if they are published in newspapers or periodicals, in Article 12 they are transformed into different styles such as arrangement (arrangement), adaptation (adaptation) and in Article 14 they are adapted or reproduced by the cinema method and put into circulation.

It is stated that they have the right to allow the public to be presented and represented. It has been stated that they have the right to allow literary works to be read by everyone in Article 11, and to allow them to be collected in the form of corpus in Article 2. the right to allow musical, musical drama and drama works to be represented and played in public places and to be made available to the public by any means, in article 11; In Article 13, it is stated that he has the right to allow the recording of musical works by mechanical means and the public playing of these recordings by mechanical means; Regardless of the type of work , it is also regulated that they have the moral rights written in the 6th duplicate article .


Turkey accepted the version of the convention, which was amended in Brussels in 1948, in 1951; It adopted the amended version in Paris in 1979 with Law No. 4117 in 1995.
In accordance with the principle of reciprocity, the states that are parties to the convention have given the rights to the owners of the works, which they recognize in their national laws, to each other’s citizens.

Accordingly, the owner of the work and his work will be protected in all parties. The principle is completed by granting the same rights to the foreign owner of the work as the owner of the work, who is a citizen.


B. Universal Copyright Convention


The Convention (UCC=Universal Copyright Convention) has contributed to the protection of works at the international level by establishing a link between the United States (USA) legal order and Continental European law. It was renovated in Paris in 1971. In the contract, the terms of the copyright in the Common Law system applied in the Anglo-Saxon countries and the copyrights in the Anglo-Saxon countries were blended and combined in a common denominator. Form conditions have been introduced in the contract, and the symbol © is used to mean copyright ownership. Turkey has not been a party to the convention.


C. Rome Convention


The Rome Convention, signed in 1961, is the first international agreement on related rights to protect broadcasters, phonogram producers and performing artists. Turkey ratified the convention in 1995 with Law No. 4116. The rights in the contract are reflected in Article 80 of the FSEK. Those who meet the conditions in the contract will be able to use the (P) sign.


D. World Intellectual Property Organization Convention


The World Intellectual Property Organization (WIPO) was established in Stockholm in 1967 to protect intellectual property universally. It has been acted in order to protect intellectual rights and to ensure that these rights are respected by cooperating between states. The organization also carries out the task of coordinating the intellectual rights associations formed by multilateral agreements containing administrative and legal regulations on intellectual property rights. The organization focused on activities to establish international rules in order to protect intellectual rights .


WIPO Intellectual Property Rights Agreement was signed by WIPO in Geneva on 20.12.1996 in order to find solutions to the problems and violations of intellectual rights caused by digitally conducting commercial and economic works in electronic media. The agreement today comes into force in the international arena related to intellectual and artistic works.

Lawyer Mehmet Şah ÇELİK

Etiketler: , , , ,

FİKİR VE SANAT ESERLERİ HUKUKU- TARİHSEL GELİŞİMİ

FİKİR VE SANAT ESERLERİ HUKUKU– TARİHSEL GELİŞİMİ

  1. Orta Çağ Dönemi

İlk ve orta çağın başlarında cismin fikre değil, fikrin cisme bağlı olduğu düşüncesi hakimdir[1]. Orta çağ döneminde eser malikleri açısından fikri hakların himayesi bahis mevzu olmayıp eserler anonim nitelikte olmakta ve eser maliklerine çoğaltma hakkı tanınmamaktadır. Çoğaltma hakkı, feodal beylere ve krallara aittir[2]. Herhangi bir amaç gözetilmeksizin çoğunlukla din adamlarınca manastırlarda yapılan çoğaltmalar neticesinde, eser malikinin bir hak sahibi olduğu düşünülmemekle birlikte intihal tasvip edilmemekte ve kınanmaktadır[3].

  1. İslam Hukuku Dönemi

Bilginin ticaret mevzuu edilmesi kural olarak İslam Hukuku’nda uygun görülmemiştir. Kitapta bulunan bulgunun kitaptan bağımsız bir hakkı bahis mevzu değildir. İnsanoğlu Hazreti Muhammed’in beyanlarında ve Kur’an-ı Kerim ayetlerinde ilim (bilgi) edinmeye davet edilmiş; ilmin müminin yitik malı olduğu belirtilerek nerede olursa alınması salık verilmiştir[4].

  1. İmtiyazlar

Matbaanın Gutenberg tarafından icat edilmesinden sonra fikri haklarda gelişmeler olmuştur. İmtiyazlar Dönemi şeklinde adlandırılan bu dönemde bir takım kuruluş ve şahıslara eseri çoğaltma hakkı verilmiş, tekel hakkı ortaya çıkmıştır. İmtiyazlar zamanla yazarın hakkını ortadan kaldıran seviyeye ulaşarak yayınevi mülkiyetine dönüşmüştür. Bu dönemde İngiltere’de copyright ibaresi yayınevinin teksir ve basım hakkı manasında kullanılmış; imtiyaz sahipleriyse “owner of copy” adıyla anılmıştır. “Copyright” ibaresi sonraları çağdaş hukukta telif hakkı manasında kullanılmıştır[5].

Bu ayrıcalıkların verilme maksadı özendirerek basım yapılmasını sağlamak olsa da neticede eser maliklerinin bütünüyle korunmasız kalmasına ve yalnızca sermaye sahiplerinin kazanç elde etmesine olanak tanımıştır[6]. Yayınevine tanınan ayrıcalıkların yanında son dönemlerde eser maliklerine de ayrıcalık tanındığı görülmektedir. Müellif ayrıcalıklarının ilki Venedik’te Sabellicus adlı bir yazarın 1486 yılında “Venedik Tarihi” adlı eserine verilmiştir.

Rönesans döneminde, Fransız şair ve müellif Rabelais’e eserleri için basma, satma, gözden geçirerek tashih etme ve kendisininmiş gibi gösterilenleri imha etme hakları verilmiştir[7]. Fakat eser maliklerini hakiki manada koruma Rönesans ile beraber ortaya çıkan ve ilerleme kaydeden Doğal Hukuk akımıyla gerçekleşmiş; fikri haklar, insanoğlunun doğumuyla kazandığı haklardan kabul edilmiş ve bunun tesiriyle fikri mülkiyet kuramı doğmuştur[8].

[1]                      Mustafa Ateş, Fikir ve Sanat Eserleri Üzerindeki Hakların Kapsamı ve Sınırlandırılması, Seçkin Yayınevi, Ankara, 2003, s. 31.

[2]                      Yılmaz Yazıcıoğlu, Fikri Mülkiyet Hukukundan Kaynaklanan Suçlar, On iki Levha Yayıncılık, 2009, İstanbul, s.17.

[3]                      Nuşin Ayiter, Hukukta Fikir ve Sanat Ürünleri, S Yayınları, Ankara, 1981, s.16.

[4]                      Ateş, 2003, s.32.

[5]                      Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, 4. Baskı, Arıkan Yayınları, İstanbul, 2005, s. 82.

[6]                      K. Emre Gökyayla, Telif Hakkı ve Telif Hakkının Devri Sözleşmesi, Yetkin Yayınevi, Ankara, 2001, s. 31.

[7]                      Ayiter, a.g.e., s. 20.

[8]                      N. Şafak Erel, “Türk Fikir ve Sanat Hukuku”, 3. Baskı, Yetkin Yayınevi, Ankara, 2009, s. 37.

İmtiyaz dönemi Fransız İhtilali’yle son bulmuştur. Eserin üstünde eser sahibinin mülkiyet hakkına sahip olduğu 1791’de kabul edilmiş, fikri hukukun ilham kaynağı olacak fikri mülkiyet devri başlamıştır. Müellife yaşam süresince ve öldükten sonra 10 yıl sürecek korunma sağlanmış olup 10 yılın bitiminde eser kamu malı olacaktır. Bu devir fikri mülkiyet kuramını ortaya çıkarmıştır[1].

4. Yakın Çağ ve Yeni Çağ Dönemi

Yakın çağ ve Yeni çağ dönemlerinde milli yasalar karşımıza çıkmaktadır. Eserle alakalı yayınevine verilmiş olan hakları eser sahibine teslim eden Eser sahiplerini koruyan ilk kanun, İngiliz Parlamentosu tarafından 1709’da kabul edilen “Kraliçe Anne Kanunu” (The Statute of Anne) adını taşıyan kanundur. Bunu takiben 1911 tarihli yasa ve sonrasında 1957’de “Copyright Act” ve 1988’de “Copyright Designs and Patents Act” yasaları yürürlüğe girmiştir[2].

Fransız İhtilali telif hakkına kapı açmış; Fransa’da 1791 ile 1793 yasalarıyla eser maliklerine tekel özellikli haklar verilmiş; 1803, 1810, 1854 ile 1866 yasalarıyla eser maliklerinin hakları genişletilmiştir. Fransa telif haklarıyla ilgili, 1985, 1992, 1994, 1995, 1997 yıllarında yapılan değişikliklerle 11 Mart 1957 kabul tarihli “Loi sur la propriete litteraire et artistique” adlı yasayı kullanmaktadır[3]. Fransa ve İngiltere karşısında fikir ve sanat eserleri konusunda Almanya’da kanuni düzenlemeler daha ileri tarihlerde yapılmıştır. Asıl neden, Almanya’da siyasi bütünlüğün erken sağlanamamasıdır. Almanya öncelikle 1837’de, sonradan 1871 yılında REİCH (İmparatorluk) Yasası şeklinde kabul edilecek olan, Prusya Bilim ve Sanat Eserleri Üzerindeki Mülkiyetin Korunması Yasası’nı çıkarmıştır. İlgili yasa 1876, 1901, 1907 tarihlerinde değiştirilip tamamlanarak 1965’te nihai halini alarak “Gesetz über Urheberrecht und verwandte Schutzrechte” adıyla yürürlük kazanmıştır[4].

İsviçre ilk başta Kantonlarda medeni yasalar vasıtasıyla fikri hakları düzenleme yoluna gitse de 1884’te federal düzeyde yapılan telif hakları yasasıyla problem çözülmek istenmiştir. İlgili yasada 1922’de değişiklik yapılmış, 1992’de bütünüyle tashih edilmiş, 1995 tarihinde ise bir takım değişiklikler gerçekleştirilmiştir[5].

Telif haklarında 633 no.lu 22 Nisan 1941 tarihli “Protezione del diritto d’autore e di altri diritti connessi al suo esercizio”(Telif Hakları ile Bağlantılı Hakların Korunması Hakkında Yasa) isimli yasa günümüzde İtalya’da temel yasa niteliğindedir[6].


[1]                      Tekinalp, a.g.e., s. 83.

[2]                      Ateş, 2003, s. 36-37.

[3]                      Yazıcıoğlu, a.g.e., s. 23.

[4]                      Erel, a.g.e., s. 32.

[5]                      Ateş, 2003, s. 38.

[6]                      Yazıcıoğlu, a.g.e., s. 24.

Av. Mehmet Şah ÇELİK

Etiketler: , , ,

Av. Mehmet Şah ÇELİK – Sanatçı Hakları

Seçkin Yayıncılık San. ve Tic. A.Ş’ den çıkan ‘’ Sanatçı Hakları’’ kitabınım hakkında biraz bilgi vermek istedim. Yıldız Teknik Üniversitesi, Sanat Tasarım Fakültesi’nde öğretim üyesi olarak “Sanatçı Hakları” dersi anlatırken öğrencilerime derslerinde yardımcı olması açısından bir kaynak oluşturmak ve eksik gördüğüm sorunlara değinmek adına ele aldığım eserin giriş bölümünü siz değerli okurlarla paylaşıyorum.

Fikir ve sanat eserleri geçmişten günümüze insanlığın müşterek değerleri olup korunmaları özelde ait olduğu ülkeler genelde bütün dünya açısından mühimdir. Bu nedenle fikir ve sanat eserlerinin milli mevzuat ve milletlerarası sözleşmelerle korunması cihetine gidilmektedir. Korumanın etkin olarak sağlanabilmesi fikir ve sanat eserlerinin oluşturulmasını teşvik edecek, fikir ve sanat eserleri alanında ilerleme kaydedilecektir. Modern anlamda olmasa da fikir ve sanat eserlerine ilişkin hakların temeli İlk ve Ortaçağ dönemlerine kadar uzanmaktadır. Ülkemizde ise Fikri Mülkiyet Hukuku’nun başlangıcı İbrahim Müteferrika’nın ilk kez 1727’de matbaa kullanmaya başlaması olduğu varsayılabilir. 1910’da çıkarılan “Hakkı Telif Kanunu” ise hakiki manada Fikir ve Sanat Eserleri Yasası şeklinde değerlendirebileceğimiz düzenleme olup fikir ve sanat eserlerinin korunmasına ilişkin çağdaş manada ilk yasalaştırma 1951 senesinde 5846 no.lu Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’yla yapılmıştır.

Teknolojik ve ilmi ilerlemeler fikir ve sanat eserleri ile ilgili ihlallerin artmasını beraberinde getirmiş, özel hukuk kurallarının yeterli gelmemesi telif haklarının korunması amacıyla cezai müeyyideler getirilmesini zorunlu kılmıştır. Bu maksatla 5728 no.lu yasa ile Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki cezai hükümlerin Türk Ceza Kanunu’na uyumlu hale gelmesi için değişiklikler yapılmıştır.

Çalışmamızda asıl olarak Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda yer alan eser sahibine ait hakların korunmasını sağlayan yine aynı yasa ve Türk Ceza Yasası’nda yer alan hükümler ele alınacaktır.

Bu maksatla çalışmamızın ilk bölümünde fikir ve sanat eserlerinin tarihsel gelişimi, milletlerarası alanda ve Türk hukuk sistemindeki yeri ile fikir ve sanat eserleri kavramları incelenecek; ikinci bölümde eser sahipliği ve eser sahiplerinin bağlantılı, mali ve manevi hakları üzerinde durulacak; son bölümde ise eser sahibinin haklarının cezai olarak korunması irdelenecektir.

Av. Mehmet Şah ÇELİK

CÜBBESİZLER- DOĞAÇLAMA TOPLULUĞU

Bugün Dünya Tiyatrolar Günü. Her yıl 27 Mart’ta dünya çapında birçok tiyatro grupları tarafından kutlanmaktadır. Bende bu anlamlı günde kuruculuğu yaptığım ‘’Cübbesizler’’ doğaçlama ekibinden bahsetmek istiyorum.

Bir gurup sanat sever avukat tarafından 2010 yılında kuruluna İstanbul Barosu Tiyatrosu’na kurulduğu yıldan beri içinde oyuncu, eğitmen ve yönetmen olarak yer almaktayım. İstanbul Barosu Tiyatrosunda ‘’Temel Oyunculuk Eğitimi’’ atölyeleri yaparken çok fazla doğaçlama çalışmaları yaptırdığım için eğitimlere katılan Emre Leblebici BKM mutfak doğaçlama liginden bahsedince 2017 yılında İstanbul Barosu Tiyatrosunda yer alan ve doğaçlama seven oyuncularla bir araya gelerek ‘’ Cübbesizler’’ doğaçlama topluluğunu kurduk.

Cübbesizler doğaçlama topluluğu 5 yıldan beri katıldığı birçok festival ve gösterilerin sonunda tanında bir topluluk olarak anılmaya başlandı. Bir moderatörün sunumuyla gerçekleşen gösteri, yazılı herhangi bir metin olmaksızın seyirciden alınan yönelimlerle gerçekleşen kısa form doğaçlama oyunlar bütünüdür.

Gösteriler interaktif olduğu için seyircinin payı çok önemlidir ayrıca dekor ve kostüm kullanılmamaktadır. Oyunlar esnasında enstrüman ve müzikler kullanılmaktadır. Düzenli çalışmaları sürdüren ekip 8 kişiden oluşmaktadır.

Moderatör : Mehmet Şah ÇELİK, doğaçlayanlar: Benay ÇAYLAK, Cebrail KALIN, Emre LEBLEBİCİ, İlker YAMANER, İrem Tuğçe ŞAHİN, Onur KASIRGA, Ömer Oğuz GÜLERYÜZ, Özgü HOROZAL

Av. Mehmet Şah ÇELİK

Etiketler: , , ,

‘’IŞIĞA DOKUNMAK’’ Resim Sergisi

Sanat tutkunlarının ve özellikle resim koleksiyonerlerin mutlaka ziyaret etmeleri gereken harika bir resim sergisi. Ressam Birol Can’ın kızı olan Neslihan Can’ın resimlerine baktığınızda büyük ustalığı çalışma titizliği resimlerdeki canlı renkler sizi büyülüyor anı resmettiği tabloları baktığınızda gerçeklik o kadar güzel yansıtılmış ki uzun bir süre izlemekten kendinizi alamıyorsunuz.

Sanatçının sergi ile satışa çıkarılan eserleri daha ilk günden %25 satılması sanatçının ne kadar başarı olduğu apaçık göstermektedir.

Sizde bu muhteşem sergiyi mutlaka ziyaret edin zira birçok eseri sergi bitimine kadar satılacağından bir daha görme şansınız olmayabilir. Bizi bu sergiden haberdar eden ve aynı zamanda serginin küratörlüğünü yapan Mehmet Demir’in sergi ile ilgili yazısını paylaşıyorum.

“Her gerçek nesnenin biçimi, rengi ve dokusu vardır. Bu temel niteliklerin ilişkilendirilmesi belirli nesneyi karakterize eder. Neslihan Can’ın eserlerinin en en çarpıcı noktası her bir ayrıntıyı en incelikli biçimde resmetmesidir.

Kumaş, cam, metal ve organik yüzeylerin her birini özenle betimleyen Neslihan, Yumuşaktan serte, parlaktan mata , şeffaftan opağa ve pürüzlüden pürüzsüze kadar birçok dokuyu bir arada ve ayrı ayrı gözlemleyebilmemizi sağlar. Neslihan, seyirciye teker teker izleyebileceği, her bir bölümü üzerinde düşünebileceği ve her bir detay karşısında şaşkınlığa kapılacağı görsel şölenlerle seyirciyi kendi dünyasına davet eder.”

Fotografik bir gerçeklik yaratabilmek için ışık, form ve renk konusunda ileri bir hassasiyete ve yetkinliğine ulaşan Neslihan`ın eserlerindeki figürler, ustalıkla tasvir edilmiş̧ ve adeta canlı olduklarını kanıtlar nitelikte var olmuşlardır.

Av. Mehmet Şah ÇELİK

Etiketler: , ,

GAYRİMENKUL VE VATANDAŞLIK EDİNİMİ

Türkiye’de bulunan yabancı uyruklular şahıslara çeşitli durumlarda vatandaşlık verilmektedir. Bunlardan biri ve en çok tercih edilen gayrimenkul satın alınarak Kazanılan vatandaşlık ’tır.

Bizde bu hafta yabacı uyrukluların gayrimenkul satın alarak nasıl vatandaşlık kazanacaklarına ilişkin tüm merak edilenleri yazdık işte detaylar;

Türkiye’de Gayrimenkul Edinmek İsteyen Yabancıların Bilmesi Gerekenler

  • Türkiye’de gayrimenkul tapularının edinimi, sadece tapu müdürlüklerinde yapılacak kayıt yoluyla onaylanmaktadır.
  • Noterlerin düzenlediği veya gerçek kişilerle yazılı olarak yapılan ga​yrimenkul ön sözleşmeleri, gayrimenkul devrini tek başlarına teşkil etmemektedir. Ön sözleşmeler, sadece mülkiyetin devrine ilişkin bir taahhüt görevi görmekte olup söz konusu taşınmaz bu tür belgeler yoluyla el değiştirmemektedir.
  • Söz konusu taşınmazın üzerinde satışı engelleyebilecek ipotekler, hacizler ve benzeri türlerde takyidat gibi yükümlülükler bulunabilir ve bunların ilgili tapu müdürlüğünde işlemler başlatılmadan önce kontrol edilmesi gerekmektedir.
  • Taşınmazlar ile ilgili sorgulamalar parselsorgu.tkgm.gov.tr​ adresinden çevrimiçi olarak yapılabilmekte ve burada taşınmazı sorgulamak için il, ilçe, mahalle/köy, pafta ve parsel bilgileri kullanılabilmektedir. Böylece güncel durumu dâhil, gayrimenkul hakkındaki temel bilgilere dünyanın her yerinden çevrimiçi olarak ulaşılabilmektedir. Ancak mal sahibinin kişisel bilgilerine ulaşılamamaktadır.
  • Yabancı ülke vatandaşlarının Türkiye’de gayrimenkul edinmeleri için ön koşul olarak oturma iznine sahip olmaları gerekmemektedir. Ayrıca, Türkiye’de taşınmaz satın alan yabancılara 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu uyarınca yenilenebilir kısa süreli oturma izni verilmektedir.
  • Türkiye’de gayrimenkul edinmeyi amaçlayan gerçek veya tüzel bir kişi, taşınmazın sahibiyle birlikte Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne başvurmalıdır. Ayrıca, günün yirmi dört saati hizmet sunan Alo 181 Çağrı Merkezini arayarak veya randevu.tkgm.gov.tr adresini ziyaret ederek müdürlük ofislerini şahsen ziyaret etmek zorunda kalmadan randevu alabilirler.
  • Diğer taraftan yabancı sermayeli Türk şirketler önce gayrimenkulün bulunduğu valilikteki İl Planlama ve Koordinasyon Müdürlüğüne (İPKM) bir başvuruda bulunmalıdır. İPKM’den olumlu bir yanıt alındıktan sonra Tapu Müdürlüğüne başvurulmalıdır. Bu şirketler şahsen, posta veya e-posta yoluyla başvuruda bulunabilmektedir.​​​​

Genel Bilgiler

Türkiye’de “yabancı” terimi, gayrimenkul edinimi bakımından üç kategoride tanımlanmaktadır:

  • Yabancı gerçek kişiler
  • Yabancı tüzel kişiler
  • ​Yabancı sermayeli Türk şirketler

2644 sayılı Tapu Kanununun 35. maddesinde yabancı gerçek veya tüzel kişilerin gayrimenkul edinimi hakkındaki hükümler belirtilmektedir. 36. maddede ise yabancı sermayeye sahip şirketler hakkındaki hükümler belirtilmektedir.

Vatandaşları Türkiye’de gayrimenkul edinme hakkına sahip ülkeler Bakanlar Kurulu tarafından belirlenmekte ve Bakanlar Kurulu, gerekli görüldüğü takdirde gayrimenkul edinme ile ilgili özel koşullar uygulayabilmektedir.
​​​
Yabancı Gerçek Kişiler Tarafından Gayrimenkul Edinimindeki Yasal Kısıtlamalar
Tüzel Kişiler Tarafından Gayrimenkul ve Sınırlı Ayni Hakların Edinimi
Türkiye’de Kurulan Yabancı Sermayeli Şirketler Tarafından Gayrimenkul ve Sınırlı Ayni Hakların Edinimi
Miras
Gayrimenkul Satın Alımı Yoluyla Türk Vatandaşlığı Kazanma Hakkı
Tapu Prosedürleri için Gereksinimler
Yurt Dışında Düzenlenen Vekâletnameler

İstisnai Vatandaşlık Edinimi

28 Temmuz 2016 tarihinde 5901 sayılı Kanunun 12. maddesinin birinci fıkrasına eklenen (b) bendi ile;

  • Cumhurbaşkanınca belirlenen kapsam ve tutarda yatırım yaparak 6458 sayılı Kanunun 31. maddesinin birinci fıkrasının (j) bendi uyarınca oturma izni alanlar
  • Turkuaz Kart sahibi yabancılar

T.C. Cumhurbaşkanı kararı ile Türk vatandaşlığını kazanabilmektedir.

18 Eylül 2018 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan yeni düzenlemelere göre belirlenen kapsam ve tutarlar aşağıda belirtilmiş olup aşağıdaki şartlardan herhangi birini karşılayan yabancılar, T.C. Cumhurbaşkanının kararıyla Türk vatandaşlığını kazanabilmektedir.

  • En az 500.000 ABD doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk lirası tutarında sabit sermaye yatırımı gerçekleştirdiği Sanayi ve Teknoloji Bakanlığınca tespit edilen
  • En az 250.000 ABD doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk lirası tutarında taşınmazı tapu kayıtlarına üç yıl satılmaması şerhi koyulmak şartıyla satın aldığı Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca tespit edilen
  • En az 50 kişilik istihdam oluşturduğu Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca tespit edilen
  • En az 500.000 ABD doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk lirası tutarında mevduatı üç yıl tutma şartıyla Türkiye’de faaliyet gösteren bankalara yatırdığı Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunca tespit edilen
  • En az 500.000 ABD doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk lirası tutarında devlet borçlanma araçlarını üç yıl tutmak şartıyla satın aldığı Hazine ve Maliye Bakanlığınca tespit edilen
  • En az 500.000 ABD doları veya karşılığı döviz ya da karşılığı Türk lirası tutarında gayrimenkul yatırım fonu katılma payı veya girişim sermayesi yatırım fonu katılma payını en az üç yıl elinde tutma şartıyla satın aldığı Sermaye Piyasası Kurulunca tespit edilen​

Av. Mehmet Şah ÇELİK

Etiketler: ,

TÜRKİYE’YE GİRİŞ YASAĞI

Türkiye’de yabancılar için çok fazla uygulanan yaptırımlardan biri olan ülkeye giriş yasağı ile tüm merak edilen soruları bu alanda çalışmalarını yürüten Av. Mehmet Aydoğdu’ya sorduk işte detaylar;

Mehmet bey daha önce sizlerle sınır dışı etme kararı ile ilgili röportaj yapmıştık. Okurlarımızdan çok fazla ülkeye giriş yasağı ile ilgili sorular gelmeye başladı bizde bu çerçevede gelen soruları size yönelttik.

Türkiye’ye Giriş Yasağı Hangi Durumlarda Uygulanır?

Yabancıların Türkiye’ye girişleri, Türkiye’de kalışları ve Türkiye’den çıkışları ile ilgili konular 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununda düzenlenmiştir. Kanunun 9 ve 10. maddelerine göre:

Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, gerektiğinde ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının görüşlerini alarak, kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından Türkiye’ye girmesinde sakınca görülen yabancıların ülkeye girişini yasaklayabilir.

Türkiye’den sınır dışı edilen yabancıların Türkiye’ye girişi, Genel Müdürlük veya valilikler tarafından yasaklanır.

Türkiye’ye giriş yasağının süresi en fazla beş yıldır. Ancak, kamu düzeni veya kamu güvenliği açısından ciddi tehdit bulunması hâlinde bu süre Genel Müdürlükçe en fazla on yıl daha artırılabilir.

Vize veya ikamet izni süresi sona eren ve bu durumları yetkili makamlarca tespit edilmeden önce Türkiye dışına çıkmak için valiliklere başvuruda bulunup hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancılara, idari para cezalarını ödemiş olmaları ve İçişleri Bakanlığınca belirlenen ihlal sürelerini aşmamaları kaydıyla, Türkiye’ye giriş yasağı kararı alınmayabilir.

Türkiye’yi terke davet edilenlerden, süresi içinde ülkeyi terk edenler hakkında giriş yasağı kararı alınmayabilir.

Genel Müdürlük, giriş yasağını kaldırabilir veya giriş yasağı saklı kalmak kaydıyla yabancının belirli bir süre için Türkiye’ye girişine izin verebilir.

Kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı sebebiyle Genel Müdürlükçe; idari para cezaları ve kamu alacakları sebebiyle ise valiliklerce yabancıların ülkeye kabulü ön izin şartına bağlanabilir.

Giriş yasağına ilişkin tebligat, sınır kapılarındaki yetkili makam ya da valilikler tarafından yapılır. Tebligatta, yabancıların karara karşı itiraz haklarını etkin şekilde nasıl kullanabilecekleri ve bu süreçteki diğer yasal hak ve yükümlülükleri de yer alır.

Tahdit Kodu Nedir ve Neden Konur?

Sınır dışı edilirken sınır dışı edilme nedenlerine bağlı olarak sicillerine bir tahdit kodu işlenir. Suçun önlenmesi, güvenliğin sağlanması ve kanunların uygulanması için güvenlik birimleri başta olmak üzere ilgili resmi makam ve merciler ülkemizde bulunan ve ülkemize gelmek isteyen yabancılar hakkında gereken inceleme ve araştırmaları yapmakta, bunun sonucunda yabancıların ülkemize gelmeleri ve kalmaları konusunda karar verilmektedir.

Tahdit kodlarının birçok konuş nedeni olabilir. Yapılan eylemin önemine bağlı olarak tahdit süresi değişiklik göstermektedir. Tahdit kodu süresi 5 aydan 5 yıla kadar uzayabilir.

Mehmet bey peki INAD yolcu nedir? Hangi durumlarda uygulanır?

Turistik ya da seyahat amaçlı gitmek istediği ülke tarafından ülkeye girişi havalimanında engellenen kişiye INAD yolcu denmektedir. INAD yolcunun anlam açılımı aslında “inadmissible pessenger” olarak geçmektedir. Uluslararası havaalanlarında sivil havacılık terimi olarak kullanılmaktadır.

INAD yolcu olarak nitelendirilmiş yolcular, sivil havacılık kanunlarının yetkisine göre yolcunun kullanmış olduğu hava yolu firması tarafından ülkesine geri gönderilmektedir. Yolcu kendisinden istenen belgeleri eksiksiz ve orijinal şekilde dış hatlar geliş terminalindeki sınır kontrol görevlisine teslim edemez ya da teslim ettiği belgeler herhangi bir hata ile geçersiz hale gelir ise sınır kontrol polisleri tarafından INAD edilme riskiyle karşı karşıya kalabilmektedir. Dönüş yapabilmesi için uçağa bindirilir ve ülkesine geri gönderilir.

Sınır kontrol polisi ya da memuru tarafından ülke girişine izin verilmeyen yolcular gittikleri ülkeye kabul edilmedikleri gibi güvenlik ekipleri tarafından soruşturmaya tabi tutulurlar. Sorgusu tamamlanan yolcu INAD edilirse görevliler tarafından yolcunun havayolu firması aranır ve yolcu geldiği uçak firmasıyla ülkesine geri gönderilir.

Aslında INAD etmek; yolcuyu geldiği ülke sınırları içerisine almamak demektir. INAD yolcu; genellikle ülkeye giriş yapmak isteyen kişinin, yolcu vizesinin geçersiz kılındığı durumlarda ve ya transit yolcunun, transit vizesinin bulunmaması durumunda aldığı bir unvandır. Bu nedenden dolayı yurt dışına uçuş gerçekleştireceğiniz durumlarda vize işlemlerinizin eksiksiz ve doğru bir şekilde gerçekleştirdiğinizden emin olmalısınız.

Transit yolcu olarak uçuş gerçekleştirecek olan yolcularımızın aktarmalı olarak gideceğiniz ülkenin transit vize kurallarını detaylı bir şekilde bilmeleri gerekmektedir. INAD edilmenin sonuçları ise; eşyaları ile birlikte havalimanından ülkesine direkt olarak geri gönderilmesidir. Şayet yolcunun geldiği uçak ülkesine geri dönüyor ise uçak ile iletişime geçilerek o uçakla geri dönmesi sağlanır. Eğer geldiği uçakta yer yok ise ya da yolcunun uçağı geri ülkesine dönmüyorsa, yolcu en yakın saatteki geri dönüş uçağı için bekleme alanlarına alınır.

Bazen yolcu özel durumlardan dolayı günlerce havalimanında dönüş uçağını beklemek zorunda kalabiliyor. Bu nedenle yurt dışı uçuşlarınızda tüm belgelerinizin eksiksiz bir şekilde olmasına ve geçerliliği olan belgeleri tamamlamış olduğunuzdan emin olmalısınız. Seyahat öncesi gideceğiniz ülkenin ya da transit yolcu olarak uğramak zorunda olduğunuz ülkenin vize kurallarına hakim olmanız ve dikkatli bir şekilde kuralları yerine getirmenizde fayda bulunmaktadır.

Tahdit kodu ve INAT yolcu işlemlerinin kaldırılması için hangi hukuki yollara başvurabiliriz?

İdari para cezası verilmesi, sınır dışı edilme ve ülkeye giriş yasağı konulması durumunda bu işlemlerin iptali istemiyle birlikte tahdit kodu da dava konusu yapılabilir. Dava ile tahdit kodunun değil, tahdit koduna dayanılarak yapılan işlemin; idari para cezasının, sınır dışı etme işleminin ya da ülkeye giriş yasağının iptali istenmelidir.

Tahdit kodunun kaldırılabilmesi için idare mahkemesine dava açılmalıdır. Bazı durumlarda idari başvuru ya da meşruhatlı davetiye ile de tahdit kodunun kaldırılabilmesi mümkündür.

Av. Mehmet Şah ÇELİK

Etiketler: , , ,

SINIR DIŞI ETME – DEPORT KARARI

Av. Mehmet Şah ÇELİK Röportajı

Ülkemizde yaşayan özellikle yabancı uyruklu şahıslara uygulanan deport kararı ile tüm merak edilen soruları bu alanda çalışmalarını yürüten Av. Mehmet Aydoğdu’ya sorduk işte detaylar;

 

Mehmet Bey Deport Kararı nedir?

 

Sınır dışı etme süreci, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanununun (YUKK) Yabancılar başlıklı İkinci Kısmının Sınır Dışı Etme başlıklı Dördüncü Bölümünde, 52 ila 60 ıncı maddeleri arasında düzenlenmiştir.

YUKK’nun 54 üncü maddesinde düzenlenen sebepleri ihlal edenler hakkında uygulanır. Kanunun açık lafzı gereği bu karar sadece valiliklerce alınabilir. Sınır dışı etme kararının değerlendirme ve karar aşaması en fazla 48 saat sürer.

 

Sınır Dışı Etme Kararı kim tarafından alınır?  Ve kimlere karşı uygulanır?

Kanunun 54 üncü maddesinde yer alan durumlardan birinin veya bir kaçının oluşması durumunda, YUKK’nun 55 inci maddesi hükümleri saklı kalmak kaydıyla, valiliğin sınır dışı etme kararı alması zorunludur. Aşağıda sayılanlar YUKK’nun 54 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan kimseler olup haklarında sınır dışı etme kararı alınır.

1) a) 5237 sayılı Kanunun 59 uncu maddesi kapsamında sınır dışı edilmesi gerektiği değerlendirilenler (m.54/1-a), Terör örgütü veya çıkar amaçlı suç örgütü yöneticisi, üyesi veya destekleyicisi olanlar (m.54/1-b), c) Türkiye’ye giriş, vize ve ikamet izinleri için yapılan işlemlerde gerçek dışı bilgi ve sahte belge kullananlar (m.54/1-c), ç) Türkiye’de bulunduğu süre zarfında geçimini meşru olmayan yollardan sağlayanlar (m.54/1-ç), d) Kamu düzeni veya kamu güvenliği ya da kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar (m.54/1-d), e) Vize veya vize muafiyeti süresini on günden fazla aşanlar veya vizesi iptal edilenler (m.54/1-e), f) İkamet izinleri iptal edilenler (m.54/1-f), g) İkamet izni bulunup da süresinin sona ermesinden itibaren kabul edilebilir gerekçesi olmadan ikamet izni süresini on günden fazla ihlal edenler (m.54/1-g), ğ) Çalışma izni olmadan çalıştığı tespit edilenler (m.54/1-ğ), h) Türkiye’ye yasal giriş veya Türkiye’den yasal çıkış hükümlerini ihlal edenler (m.54/1-h), ı) Hakkında Türkiye’ye giriş yasağı bulunmasına rağmen Türkiye’ye geldiği tespit edilenler (m.54/1-ı), k) Uluslararası koruma başvurusu reddedilenler, uluslararası korumadan hariçte tutulanlar, uluslararası koruma başvurusu kabul edilemez olarak değerlendirilenler, uluslararası koruma başvurusunu geri çekenler, uluslararası koruma başvurusu geri çekilmiş sayılanlar, uluslararası koruma statüleri sona eren veya iptal edilenlerden haklarında verilen son karardan sonra 6458 Sayılı Kanunun diğer hükümlerine göre Türkiye’de kalma hakkı bulunmayanlar (m.54/1-i), j) İkamet izni uzatma başvuruları reddedilenlerden, on gün içinde Türkiye’den çıkış yapmayanlar (m.54/1-j). k) (Ek: 3/10/2016-KHK-676/36 md. ; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/31 md.) Uluslararası kurum ve kuruluşlar tarafından tanımlanan terör örgütleriyle ilişkili olduğu değerlendirilenler

2) (Değişik: 3/10/2016-KHK-676/36 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/31 md.) Bu maddenin birinci fıkrasının (b), (d) ve (k) bentleri kapsamında oldukları değerlendirilen uluslararası koruma başvuru sahibi veya uluslararası koruma statüsü sahibi kişiler hakkında uluslararası koruma işlemlerinin her aşamasında sınır dışı etme kararı alınabilir.

Oluşsa Bile Kimlere Karşı Sınır Dışı Etme Kararı Alınamaz?

54 üncü madde kapsamında olsalar dahi, aşağıdaki yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınmaz: a) Sınır dışı edileceği ülkede ölüm cezasına, işkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacağı konusunda ciddi emare bulunanlar (m.55/1-a), b) Ciddi sağlık sorunları, yaş ve hamilelik durumu nedeniyle seyahat etmesi riskli görülenler (m.55/1-b), c) Hayati tehlike arz eden hastalıkları için tedavisi devam etmekte iken sınır dışı edileceği ülkede tedavi imkânı bulunmayanlar (m.55/1-c), d) Mağdur destek sürecinden yararlanmakta olan insan ticareti mağdurları (m.55/1-ç), e) Tedavileri tamamlanıncaya kadar, psikolojik, fiziksel veya cinsel şiddet mağdurları (m.55/1-d). 55 inci madde kapsamında olup olmadıklarına ilişkin değerlendirme her yabancı için ayrı ayrı yapılır. Bu yabancıların ülkede kalabilmesi için YUKK’nun 46 ncı maddesi gereği kendilerine insani ikamet izni verilebilecek olup, bu kimselerden belli bir adreste ikamet etmeleri, istenilen şekil ve sürelerde bildirimde bulunmaları da istenebilecektir. Söz konusu durumların sona ermesi hâlinde bu yabancılar hakkında sınır dışı etme kararı alınacaktır.

Sınır Dışı Etme Kararına Karşı Başvurulacak Yargı Yolları Nelerdir?

Sınır dışı etme kararı, gerekçeleriyle birlikte hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Hakkında sınır dışı etme kararı alınan yabancı, bir avukat tarafından temsil edilmiyorsa kendisi veya yasal temsilcisi, kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.

İdare mahkemesine başvuru ve özellikleri:

Yabancı veya yasal temsilcisi ya da avukatı, sınır dışı etme kararına karşı, kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde idare mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvuran kişi, sınır dışı etme kararını veren makama da başvurusunu bildirir. Mahkemeye yapılan başvurular on beş gün içinde sonuçlandırılır. Mahkemenin vermiş olduğu karar kesindir. Yabancının rızası saklı kalmak kaydıyla, dava açma süresi içinde veya yargı yoluna başvurulması hâlinde yargılama sonuçlanıncaya kadar yabancı sınır dışı edilmez.

Türkiye’yi Terke Davet Nedir ve Nasıl Yapılır?

Sınır dışı etme kararı alınanlara, sınır dışı etme kararında belirtilmek kaydıyla, Türkiye’yi terk edebilmeleri için on beş günden az olmamak üzere otuz güne kadar süre tanınır. Türkiye’den çıkış için süre tanınan kişilere, hiçbir harca tabi olmayan “Çıkış İzin Belgesi” verilir. Türkiye’yi terke davet edilenlerden, süresi içinde ülkeyi terk edenler hakkında giriş yasağı kararı alınmayabilir. Süresi içinde Türkiye’yi terk etmeyen yabancılar, idari gözetim altına alınır. Aşağıdaki kişiler Türkiye’yi terke davet edilmez ve kendilerine yukarıda bahsi geçen süre uygulanmaz:

a) Kaçma ve kaybolma riski bulunanlar,

b) Yasal giriş veya yasal çıkış kurallarını ihlal edenler,

c) Sahte belge kullananlar,

d) Asılsız belgelerle ikamet izni almaya çalışanlar veya aldığı tespit edilenler,

e) Kamu düzeni, kamu güvenliği veya kamu sağlığı açısından tehdit oluşturanlar.

Gönüllü Geri Dönüş Nedir?

Hakkında sınır dışı etme kararı alınmış ve menşe ülkesine gönüllü olarak geri dönmek isteyen düzensiz göçmenlerden Genel Müdürlüğün uygun gördüğü kişilere ayni veya nakdi destek sağlanabilir. Düzensiz göçmenlerin gönüllü geri dönüşlerine ilişkin çalışmalar uluslararası kuruluşlar, kamu kurum ve kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği halinde yürütülebilir.

İdari Gözetim Kararına Karşı Yargı Yolu Nedir?

İdari gözetim kararı, idari gözetim süresinin uzatılması ve her ay düzenli olarak yapılan değerlendirmelerin sonuçları, gerekçesiyle birlikte yabancıya veya yasal temsilcisine ya da avukatına tebliğ edilir. Aynı zamanda, idari gözetim altına alınan kişi bir avukat tarafından temsil edilmiyorsa, kendisi veya yasal temsilcisi kararın sonucu, itiraz usulleri ve süreleri hakkında bilgilendirilir.

Sulh ceza hakimine başvuru:

İdari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı, idari gözetim kararına karşı sulh ceza hâkimine başvurabilir. Başvuru idari gözetimi durdurmaz. Dilekçenin idareye verilmesi hâlinde, dilekçe yetkili sulh ceza hâkimine derhâl ulaştırılır. Sulh ceza hâkimi incelemeyi beş gün içinde sonuçlandırır. Sulh ceza hâkiminin kararı kesindir. İdari gözetim altına alınan kişi veya yasal temsilcisi ya da avukatı, idari gözetim şartlarının ortadan kalktığı veya değiştiği iddiasıyla yeniden sulh ceza hâkimine başvurabilir. İdari gözetim işlemine karşı yargı yoluna başvuranlardan, avukatlık ücretlerini karşılama imkânı bulunmayanlara, talepleri hâlinde 19/3/1969 tarihli ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu hükümlerine göre avukatlık hizmeti sağlanır.

Sınır Dışı Etme Kararının Yerine Getirilmesi Nasıl Yapılır?

Geri gönderme merkezindeki yabancılar, kolluk birimi tarafından sınır kapılarına götürülür. Geri gönderme merkezlerine sevk edilmesine gerek kalmadan sınır dışı edilecek olan yabancılar, Genel Müdürlük taşra teşkilatının koordinesinde kolluk birimlerince sınır kapılarına götürülür. Genel Müdürlük sınır dışı işlemleriyle ilgili olarak uluslararası kuruluşlar, ilgili ülke makamları ve sivil toplum kuruluşlarıyla da iş birliği yapabilir.

Av. Mehmet Şah ÇELİK

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

EXCLUSION – DEPORT DECISION

With the deport decision applied especially to foreign nationals living in our country, all the curious questions were answered by Atty. We asked Mehmet Aydoğdu, here are the details;

What is Mehmet Bey Deport Decision?

The deportation process is regulated between Articles 52 and 60 in the Fourth Section of the Second Part of the Foreigners and International Protection Law (YUKK) No. 6458, titled Foreigners, titled Deportation.

It is applied to those who violate the reasons set forth in Article 54 of the YUKK. According to the clear wording of the law, this decision can only be taken by the governorships. The evaluation and decision phase of the deportation decision takes a maximum of 48 hours.

Who takes the Deportation Decision? And against whom does it apply?

In the event that one or more of the situations in Article 54 of the Law occur, the governorship must take a deportation decision, without prejudice to the provisions of Article 55 of the LFIP. The persons listed below are persons included in the first paragraph of Article 54 of the YUKK, and a deportation decision is taken for them.

1) a) Those who are considered to be deported within the scope of Article 59 of Law No. 5237 (m.54/1-a), Those who are directors, members or supporters of a terrorist organization or a profit-oriented criminal organization (art.54/1-b), c ) Those who use false information and fake documents in the procedures for entry, visa and residence permits to Turkey (art. 54/1-c), ç) Those who make a living from illegal ways during their stay in Turkey (art. 54/1-c) d) Those who pose a threat to public order or public security or public health (art. 54/1-d), e) Those who exceed the visa or visa exemption period for more than ten days or whose visa has been canceled (art. 54/1-e) ), f) Those whose residence permits have been revoked (art. 54/1-f), g) Those who have a residence permit but violate the residence permit period for more than ten days without an acceptable reason as of the expiry of its term (art. 54/1-g), ğ) Those who are found to be working without a work permit (m.54/1-ğ), h) Those who violate the provisions of legal entry or exit from Turkey (m.54/1-h), ı) Rights Those who are found to have come to Turkey despite the presence of a ban on entry to Turkey (art. 54/1-ı), k) Those whose international protection application is rejected, those who are excluded from international protection, those whose international protection application is considered unacceptable, those who withdraw their international protection application, Those whose international protection application is deemed to have been withdrawn, those whose international protection status has expired or been cancelled, those who do not have the right to stay in Turkey according to the other provisions of the Law No. 6458 after the final decision about them (art.54/1-i), j) Those whose residence permit extension applications are rejected, those who do not leave Turkey within ten days (m.54/1-j). k) (Annex: 3/10/2016-KHK-676/article 36; Adopted in kind: 1/2/2018-7070/31st art.) Those who are considered to be related to terrorist organizations defined by international institutions and organizations

2) (Amendment: 3/10/2016-KHK-676/article 36; Adopted in kind: 1/2/2018-7070/31 art.) Subparagraphs (b), (d) and (k) of the first paragraph of this article Deportation decision may be taken at every stage of international protection proceedings for international protection applicants or persons who are considered to be within the scope of international protection status.

Against Whom Can A Deportation Decision Be Taken Even If It Occurs?

Even if they are within the scope of Article 54, a deportation decision shall not be taken for the following foreigners: ), b) Those who are considered risky to travel due to serious health problems, age and pregnancy (m.55/1-b), c) Those who do not have the opportunity to receive treatment in the country to which they will be deported while their treatment for life-threatening diseases continues (article 55 /1-c), d) Victims of human trafficking who benefit from the victim support process (art. 55/1-d), e) Victims of psychological, physical or sexual violence until their treatment is completed (art. 55/1-d). The evaluation regarding whether they are within the scope of Article 55 is made separately for each foreigner. In order for these foreigners to stay in the country, they may be granted a humanitarian residence permit pursuant to Article 46 of the LFIP, and they may be asked to reside at a certain address and to make a notification in the desired form and time. In the event that the aforementioned situations come to an end, a deportation decision will be taken for these foreigners.

What are the Judicial Procedures to Be Taken Against the Deportation Decision?

The deportation decision is notified to the foreigner or his/her legal representative or lawyer, about whom the deportation decision has been taken, together with the reasons. If the foreigner for whom a deportation decision has been taken is not represented by a lawyer, he or his legal representative is informed about the outcome of the decision, the appeal procedures and deadlines.

Application to the administrative court and its features:

The foreigner or his legal representative or lawyer may apply to the administrative court against the deportation decision within seven days from the notification of the decision. The person applying to the court also notifies the authority that made the deportation decision. Applications made to the court are finalized within fifteen days. The decision of the court is final. Provided that the consent of the foreigner is reserved, the foreigner is not deported within the period of filing a lawsuit or, in case of applying to the court, until the conclusion of the trial.

What is an Invitation to Leave Turkey and How Is It Done?

Those for whom a deportation decision has been taken are given a period of up to thirty days, not less than fifteen days, to leave Turkey, provided that it is stated in the deportation decision. Persons who are given time to leave Turkey are given an “Exit Permit”, which is not subject to any charges. Among those invited to leave Turkey, an entry ban decision may not be taken for those who leave the country in due time. Foreigners who do not leave Turkey in due time are placed under administrative detention. The following persons are not invited to leave Turkey and the aforementioned period is not applied to them:

a) Those who are at risk of escaping and getting lost,

b) Those who violate the legal entry or legal exit rules,

c) Those who use fake documents,

d) Those who try to obtain a residence permit with false documents or who are found to have obtained it,

e) Those that pose a threat to public order, public security or public health.

What is Voluntary Return?

In-kind or cash support can be provided to persons deemed appropriate by the General Directorate among irregular migrants for whom a deportation decision has been taken and who wish to return voluntarily to their country of origin. Studies on the voluntary return of irregular migrants can be carried out in cooperation with international organizations, public institutions and organizations and non-governmental organizations.

What is the Judicial Remedy Against the Administrative Oversight Decision?

The administrative detention decision, the extension of the administrative detention period and the results of the monthly evaluations are notified to the foreigner or his/her legal representative or lawyer together with the reason. At the same time, if the detainee is not represented by a lawyer, he or his legal representative will be informed of the outcome of the decision, appeal procedures and deadlines.

Application to the magistrate:

The person under administrative detention or his legal representative or lawyer may apply to the criminal judge of peace against the administrative detention decision. The application does not stop the administrative detention. In case the petition is submitted to the administration, the petition is immediately delivered to the authorized criminal judge of the peace. The peace judge concludes the examination within five days. The decision of the magistrate is final. The person placed under administrative detention or his/her legal representative or lawyer may apply to the magistrate again with the allegation that the conditions of administrative detention have disappeared or changed. Advocacy services are provided to those who apply to the judiciary against administrative detention and cannot afford to pay their attorney’s fees, upon their request, in accordance with the provisions of the Attorneyship Law No. 1136, dated 19/3/1969.

How to Fulfill the Deportation Order?

Foreigners in the removal center are taken to the border gates by the law enforcement unit. Foreigners who will be deported without the need to be sent to removal centers are taken to the border gates by law enforcement units under the coordination of the provincial organization of the General Directorate. The Directorate General may also cooperate with international organizations, relevant country authorities and non-governmental organizations regarding deportation procedures.

Lawyer Mehmet Şah ÇELİK

Etiketler: , , , , ,